Bu yazının başlığı için çok düşündüm. Artık varla yok arası bir masala dönen kenevir konusu için atılacak en iyi başlık bu oldu sanırım. Konuya dışarıdan bakan birçok insan bu girişe biraz şaşıracak farkındayım. "Türkiye'de kenevir konusunda birçok adım atılıyor haberlerde görüyoruz" dediğinizi duyar gibiyim. İşte tam da bu konuya değinmek istiyorum.
Yine kenevir hasadı yapıl(mış)dı
Geçen günlerde Cumhuriyet Gazetesi'nin yayınladığı bir haber önüme düşünce bu konuda bir şeyler söyleme gereği duydum. Bu haber, bugüne kadar yayınlanmış birçok yanıltıcı haberden sadece biri. Türkiye'de kenevir sektörüne dair bir şeyler yapmak yerine "mış" gibi yapılmasından artık sıkıldık.
Niyetimiz kurumları veya kişileri sorumlu tutmak değil. Hem hükümetin hem de bu işle ilgili kurumların iyi niyetle çalıştığını biliyoruz ancak ortada ilerlemeyen bir süreç var.
Bitmeyen "yerli tohum" üretimi
Yaklaşık 3 yıldır yerli tohum üretme çabalarına dair haberler görüyoruz. Keneviri yasallaştıran ülkeler tohumla uğraşmadan hemen üretime geçerken, biz zaten yerli olan tohumu neden tekrar yerli yapmaya çalışıyoruz bir türlü çözemiyorum. Ayrıca birçok ülke bu işi özel sektöre bıraktı ve çok başarılı sonuçlar elde ediyor. Bu durumda bizim tam tersini yapmamız biraz ilginç geliyor.
Neden yerli tohum?
Yerli tohum kelimesi ilk duydunuzda kulağa hoş geliyor. Ancak kenevirin bu coğrafyadan çıktığını ve tüm dünyanın birbiriyle tohum paylaştığını düşünürsek yerli tohumun ne gibi bir avantajı olacak çözebilmiş değilim. Yerli tohumun CBD değeri mi yüksek? yoksa yerli tohumdan üretilen lifler daha mı sağlam? Tohum hakkında hiçbir bilgi yokken sürekli yerli tohum geliştirilmesini anlayamıyorum.
Tohum konusunu bir tarafa bırakalım. Asıl konu Türkiye'de kenevir sektöründe hiç ilerleme olmuyorken neden yanıltıcı haberler yapılıyor? Cumhuriyet Gazetesi'inde yayınlanan haberi okuduğunuzda olumlu bir sonuca varıyorsunuz ancak işin aslı pek öyle değil. Kenevir üreticisi destek bulamadığından şikayetçi.
Yapılan açıklamanın şu cümlesi artık pes dedirtti: "Samsun olarak Türkiye'de ve dünyada önemli bir kenevir merkezi olma yolunda ilerliyoruz." Hiçbir ürün üretmeden ve hiçbir bilimsel araştırma yapmadan nasıl oluyor da dünyanın kenevir merkezi olma yolunda ilerliyoruz çözemedim.
Haberin altına yapılan bu yorumdan da anlaşılacağı gibi üretici zor durumda. Hem üretim aşamasında hem de satış aşamasında desteğe ihtiyaç duyuyor.
Ayrıca üretici, şu önemli sorunun da cevabını merak ediyor: Ürettiğimiz keneviri ne yapacağız?
Bu soru şu yüzden önemli: Tamam kenevir ürettiniz ve lifini çıkardınız. Peki bu lifi işleyecek bir fabrika var mı? Maalesef yok. Türkiye'de kenevir lifini işleyecek bir tesis yokken tohumunuz yerli olsa ne fark eder?
Örneğin Türkiye'de üretilen HempKey ayakkabılarını ele alalım. Firmanın ne büyük imkansızlıklarla bu noktaya geldiğine bizzat şahit oldum. Evet ayakkabı Türkiye'de üretiliyor ancak kulanılan kenevir kumaşı Fransa'dan ithal ediliyor. Bu durumda da parayı Fransa kazanmış oluyor. Türkiye'de binlerce çiftçi bu iş için hevesle beklerken biz neden üreticiyle sanayiciyi buluşturamıyoruz bunu düşünmemiz lazım.
Kenevir sektörüne dair ciddi tek bir adım atılmamışken sanki Türkiye'de bu konuda çok hızlı ilerliyormuşuz gibi bir algı yaratılması sektöre ciddi zarar veriyor.
Yine yakın zamanda yayınlanan bir habere göre Erdoğan Topuz, ürettiği ürünleri tüm dünyaya satıyor! Bizim edindiğimiz bilgilere göre ise durum hiç öyle değil. Erdoğan Bey bu işi sürdürmekte çok zorlanıyor ve vazgeçmek üzere. Yakın bir süre sonra açmayı düşündüğümüz YouTube kanalımızda üreticilerle röportajlar yapıp konuyu daha detaylı aktaracağız.
Ulaş Oğrak örneği
Aslında Ulaş Oğrak'ın yaşadığı süreç bütün bu anlattıklarımızı özetliyor. Türkiye'de gerçekten iyi şeyler yapmak isteyen bir insanımızı Amerika'ya kaptırma hikayesi de diyebiliriz.
Sözcü'de yayınlanan haberin detaylarını buradan okuyabilirsiniz.
Çözüm ne?
Çözüm basit. Devlet bu işi özel sektöre bırakıp sadece denetleyici pozisyonda kalmalı. İsviçre ve ABD başta olmak üzere birçok ülke kısa süre içerisinde dev gibi bir kenevir sektörü oluşturdu. Üstelik bu ülkelerin hiçbiri "yerli tohum" üretme telaşına girmedi. Firmalara yapılan teşviklerle firmalar kendi tohumlarını üretti ve tüm dünyaya pazarlıyor.
Biz tohum için 3 yıl bekledik ve hala ne zaman biteceği belli değil. Bu hızla dünyaya nasıl yetişiriz bilemiyorum...